28 Ağustos 2011 Pazar

Necib Mahfuz - Miramar: hayat kime ne veriyor ki?

bir pansiyon. pansiyonun sahibi yabancı kadın. çeşitli yaş grupları ve sosyal arkaplanlardan gelen, farklı statülerde karakterler. her birinin bakış açısından olayların bambaşka şekillerde izahı. aynı ülkenin tarihine ve ülkede olup bitenlere (hem makro hem de mikro açıdan) farklı bakış açıları ve yaklaşımlar.

metaforlar çok başarılı, kullanılan dil çok akıcı, karakterler sağlam. kitabın aslının arap dilinde yazılmış olması bir avantaj bence, dilin zenginliği satırlara da yansıyor ve mahfuz'un başarılı kullanımıyla güzel bir okuma deneyimi oluyor. tek üzüntüm kitabımızın çevirisinin orijinalinden değil ingilizce çeviriden yapılmış olması (bunu tahmin ediyorum sadece, arkadaşlarımızla da bunda hemfikir olduk zira arap dilinden direkt çeviri olsaydı bir çok noktada çok daha etkileyici cümleler okuyabilirdik diye düşünüyorum).




birinci dünya savaşı ve sonrasındaki emperyalist / kapitalist düzenin bakış açısını tek bir cümleyle çok güzel bir şekilde özetliyor bize necib mahfuz ve ben çok etkileniyorum: pansiyon sahibi madam (ki kendisi bir fransızdır) mutsuz bir şekilde pansiyon konuğuna döner ve "ikinci dünya savaşının eski güzel günleri"ni ne kadar aradığını söyler. çünkü artık sömürecek bir şey kalmamıştır.

bunun akabinde bir yerde devrim sonrası seçenekler tartışılırken bir çıkışın daha olduğu ve bunun da amerikan yönetiminin mısır'ı bir kukla hükümetle yönetebileceği tek bir cümlecikte geçiveriyor ve ben kendi ülkemiz de dahil olmak üzere bu düzenin ne zaman nasıl kurulduğu ve teker teker tüm kehanetlerin nasıl gerçekleştiğini düşünüyorum.

vesaire, vesaire...

ben en çok zühre'nin öyküsünü sevdim. "halk"ın öyküsünü yani. bir çok insanın romantik ve "yazıldığı gibi" okuduğu öykümüze biraz farklı bir gözle bakınca gördüm ki mahfuz aslında diğer sınıfların halk üzerine oyunlarını ve planlarını son derece siyasi bir duruşla yazmış. öngörüler ve çıkarımlar sağlam, ayakları yere basan bir siyasi metin oluveriyor kitap birden. nasıl ve ne okumak istediğinizle çok alakalı aslında miramar'dan alacaklarınız. çok çeşitli düzeylerde çok farklı şeyler yakalayabileceğiniz bu kitabı mutlaka öneriyorum.

not: kitap filmleştirilmiş. görsel filmin dvd kapağına aittir.


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Palahniuk'un Ölüm Pornosu

en son söylenecek sözü en başta söylerek demeliyim ki "ölüm pornosu" sıkı bir palahniukçu olan beni dahi tavlayamadı.

bundan yıllar yıllar önce dövüş kulübü ile tanıyıp beğendiğim ve de sonrasında aralarında gösteri peygamberi, ninni, günce ve tekinsiz'in de bulunduğu bazı kitaplarını okuduğum yazarımızın elini bu sefer porno endüstrisine attığını duyduğumda aklımdan geçen ilk düşünce "bakalım bunu türkiye'de nasıl bir fırtına karşılayacak" olmuştu. ve zaman bana yanılmadığımı gösterdi. önce soruşturmalar açıldı, sonrasında çevirmen funda uncu'nun ahlaki değerlerinin (utanmadınız mı bunu çevirmeye?) ve mesleğinin sorgulandığı (manken misiniz?) skandal sorguya şahit olduk. dava mava derken şu anda ne durumda bilemiyorum soruşturma, ben ilgimi kaybettim maalesef (ülkede bir çok şeye ilgimi kaybetmiş olduğum gibi).




kitabı seçme nedenim tamamiyle bu soruşturmanın tepemin tasını attırmasıydı açıkçası. palahniuk okutması riskli bir yazar bence, herkesin damak tadına uyması mümkün olmaz diye düşünmüştüm. fakat üzülerek demeliyim ki, benim dahi damak tadıma uymadı. çünkü: kitap eksik. evdeki hesap çarşıya uymamış. palahniuk'un klasik sorgulayıcılığı, sivri dili, günümüz kapitalizmine yergisi, kara mizahı ve aralıklarla indirdiği şamarı yok bu romanda. karikatürize edilmiş karakterler ne güldürüyor ne de kızdırıyor. uzaktan uzağa izliyoruz onları leş gibi ortamlarında ve pek dokunmuyor insana.

pornoya uzak bir insan olmamdan ötürü mü bana dokunmadığını sorguladım bir ara fakat konumuz bu değil. konu zaten porno da değil. palahniuk burada anne ile evladı arasındaki bağı mı işledi acaba diye tutmaya kalksan o da yok. illa bir mesaj mı taşımalı kardeşim yahu oku geç git işte desen, pek eğlendirici bir yan da yok sayfalarda.

palahniuk'tan bahseder ve onu tanıtırım diyordum ama romanın yarattığı hayalkırıklığı sonrasında bunu yapmaya pek hevesim de yok (şimdilik! daha sonra, mutlaka yazacağım).

kısa ve öz olmak gerekirse : "ölüm pornosu" palahniuk'a giriş için kötü bir seçim olur. diğer kitapları ise her zaman bakmaya değer. özellikle de (benim kişisel favorim olan) gösteri peygamberi şiddetle önerilir!


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.