10 Nisan 2012 Salı

okurun da yazarın da el kitabı: bir kış gecesi eğer bir yolcu

yazmak da okumak da bir serüven. kitap dediğin de nihayetinde başı sonu belli, belirli sayıda sayfadan oluşan ve bir süre devam ettikten sonra sona eren bir yol. belki de değil. okurluk (iyi okurluk) asla tembel işi değil.



bir yola çıkıyorsun ancak tam adımını yere basacakken toprak ayağının altında kayıp gidiveriyor ve "ışınla beni skati" [sic] misali kendini bambaşka bir zaman ve mekanda, alıştığının çok dışında karakterlerin ortasında buluyorsun. yeni ortamına tam alışıyorsun, hooop güm! gene bir duvar, gene bir zamansız son ve gene bir başka hikaye. hem de sayısız kere.

bir erkek okur, erkek okurun "yanaşmaya" çalıştığı bir kadın okur (ki kendisi ikinci plandaymış gibi görünse de her şeyin merkezine kurulmuş bir halde) ve bir yazar. bir takım yan karakterler. yayınevleri, yasadışı örgütler, başka yazarlar, profesörler, kitapçılar. fazlaca emek harcanarak kurulmuş komplike bir düzen - bir düzmece. sürekli olarak kursakta kalan bir heves. bu hevesin kamçıladığı ve ipin ucunu bırakmaksızın sürekli olarak ilerlemek istemeni sağlayan bir merak. ve bir arayış.

'bir kış gecesi eğer bir yolcu' bir arayışın hikayesi. aramanın, bulmanın, yitirmenin, kazanmanın, korkmanın, fark etmenin, kabul etmenin türlü safhalarından geçiriyor bizi oyun içinde oyun ve kitap içinde kitapla. okuması çok zevkli, insanın ufkunu açarken, okumanın da en az yazmak kadar önemli olduğunu ve öğrenilmesi gerektiğini kafanıza iyice sokuyor. fark ediyoruz ki calvino'nun aptal / kötü / tembel okura tahammülü yok. ve bu nedenle olsa gerek, bu kitap çok eğlenceli ve ilginç; alışılageldik romanlardan farklı. belki bir şaheser değil ancak çıkış noktası ve de diğerlerinin yanında sivrilmesi nedeniyle dikkate ve okumaya kesinlikle değer.

benim ilk calvino deneyimimdi: yazarın zekasına, kendine güvenine, öğretmek istediklerini ortaya koyuş yöntemine hayran kaldım. tamamiyle hak edilmiş olduğunu düşündüğüm ukalalıkları (başka bir yazar yapmış olsaydı beni belki de çok rahatsız edecekken) hiç gözüme batmadı. aynı şekilde, yer yer son derece didaktik bir tarz benimsemesine rağmen öğrettikleri canımı hiç sıkmadı. başlarda tamamen interaktif olacağını sandığım hikayeler bütününün zaman içerisinde daha farklı bir örgüye dönüştüğünü gördüğümde bir şeyleri atladığımı sandım ve keşke başta yakalanan yazar-okur ilişkisi ortalarda bir yerde yitip gitmeseydi diye düşündüm aslında ancak o bile keyfimi bozmadı. hayıflandığım tek nokta kitabı geniş zamanda rahat rahat ve tadını çıkartarak okuyamamış olmamdır. farklı olana bazen hasret kalıyor insan. ve bu kitap kesinlikle farklı. :)

yazarların, yazar adaylarının, yazarlık heveslilerinin ve iyi bir okur olmak isteyen herkesin kendisine bir iki ders çıkartabileceğini düşünüyorum calvino'nun yazdıklarından. şimdi, kendinize bir iyilik yapın. bundan sonra bir kitaba başlayacağınız zaman derin bir nefes alın ve yazarın sözünü dinleyin, ona güvenin:

"rahatla. toparlan. zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin."


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.