26 Mayıs 2013 Pazar

Son Ada: "Masum Kurbanlardan Öç Alan Savaşçılar Yaratmak"

Yabancı bir okur Son Ada'yı bir distopya olarak nitelendirmiş midir acaba diye düşündüm bir ara okurken. Kara mizah olarak mı ele alsam diye düşündüm kısacık bir süre için. Yakın tarihimizin (ve hatta bugünümüzün) can yakan bir portresi olarak bakmaktan başka bir çıkışım olmadığını kabullenmem çok uzun sürmedi tabii ve de BaşkanKenan Evren olarak okuyan herkes gibi (herkes öyle okudu demiyorum, benim gibi onun bir Kenan Evren canlandırması olduğunu okuyanların çok olduğunu düşündüğümü söylüyorum sadece) acı çekerek, ruhum daralarak, bolca hayıflanarak ve sık sık gözlerimi kapatıp kitabı elimden atmak isteyerek okudum kitabı.

Aslına bakarsanız, beğendim. Beni bunca sinire kesmesi dahi başarısının bir göstergesi elbette. Livaneli her zamanki gibi temiz tekniğini kullanmış, sohbet eder gibi akıtmış götürmüş satırlarını. Belki biraz fazla basit, belki biraz fazla düz ama ben bunları olumlu karşılayan grupta yer alıyorum. Bizden de genç (ve 12 Eylül'e tamamen yabancı kalmış) nesillerin konuya girişi için iyi bir başlangıç olabileceğini düşünmeden edemedim okuduğum sayfalar boyunca.

Belki yazarımızın niyeti değildi ancak ben alegorilerin peşine takılıp sürüklendim ve acaba dedim martılarımız Kürt halkını mı sembolize ediyor (benzer bir şekilde yılanı PKK'ya, tilkileri ise orduya yakıştırdım). Belki evet, belki alakası yok, üstelik arkadaşlarımın da dediği gibi İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın hemen her yerinde yaşanan benzer hikayelerin hepsini bulabiliyorsunuz anlatılanlarda. Coğrafya değişse de olayların özü asla değişmiyor. Yine de ben hem kendi topraklarımızın hem de Livaneli'nin geçmişi nedeniyle (ve son dönemde Evren ve silah arkadaşlarının marifetlerine fazlaca daldığımız için) kendi okuduğum öyküyü bu temele oturtup devam etmekten başkasını yapamadım. Fazlasıyla keskin ve net bir şey çıktı karşıma, belki de hedef bu değildi ama öyle oldu bir kere. Nasıl öyle düşünmeyeyim ki hem? İleri demokrasiye gark olmuş bir ülkede yaşıyoruz ve tüm kararların "demokrasiye uygun" bir şekilde alındığı bir adanın mahvoluşunu sayfa sayfa okuyoruz. Tanıdık gelmemesi mümkün mü?

Yazacak çok sözüm vardı fakat şimdi hepsi öyle gereksiz geliyor ki bana! Son dönemde roman okumaktan soğumaya başladım korkarım üst üste okuduklarımız nedeniyle. Romanların her biri çok güzel, Son Ada da öyle, bunu yadsıyamam ama fazla onikiden vuruyorlar hedeflerini ve her gün maruz kaldığımız bombardıman üzerine kafamızı dinlendirebileceğimiz belki de tek aralıkta bir de bunların parodileri ve ince işli satırlarıyla başa çıkmak zorunda kalınca ben korkarım ki delirmeye başlıyorum.


Siz yine de bana bakmayın, alın okuyun. Pişman olacağınızı hiç sanmıyorum.

ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.