13 Temmuz 2015 Pazartesi

Gün gelir Jeremy konuşur: "Simsiyah"

Öncelikle bir itiraf:

Büyük bir heyecanla aldım Simsiyah'ı elime ve çok korkarak başladım okumaya. Ya beğenmezsem? Ya "saçma" bulursam? Ya kötü yazılmış olursa? Ne yazardım, ne derdim, nasıl eleştirirdim burada o durumda? Yumuşak davranıp adam kayırmalı mıydım yoksa huyum olduğu üzere türlü ahkamımı kesip verip veriştirebilir miydim? Kırıcı olmadan bunun ayarını nasıl tutturacaktım?

Kitabın adına aykırı bir hal ve tavırla, günün orta saatinde balkona kuruldum ve soğuk bir içecek alarak besmeleyle başladım okumaya. :) İlk olarak bu romanı yazanın benim arkadaşım olduğu gerçeğini sildim kafamdan. Kapakta yazan "Bülent Çallı" isminin bana hiçbir şey ifade etmemesi kitabı tarafsız bir şekilde okumama ve sonrasında da rahat rahat fikrimi yazmama faydalı olacaktı elbet. Ben mi düşünecektim canım zaten yazarı eleştirirken biraz yumuşak davranmayı? Yazdığına ve hatta yayımlatarak ortaya koyduğuna göre her türlü eleştiri ve yorumu göze almış olmalıydı zaten. Başlangıç karesi canlı ve heyecanlıydı ama ben kendi kendimle bolca kavga ediyordum daha okumaya dahi başlamadan:


Boşuna onca kavga edip kendimi strese sokmuşum, nereden bilirdim ki bunu kendimi Simsiyah'a kaptırmadan?

Çok beğendim. Rahatlıkla söyleyebilirim bunu artık. Bülent Çallı iyi bir yazar. Tertemiz bir dille yazmış, cümlelerini şişirmiyor ve böylece de yormadan okutuyor. Abartı yok, öykünün süsü, tadı ve tuzu kendinden ayarlı. Koşturmadan ama yine de seri bir şekilde anlatıyor olanları ve olacaklara dair kararında ipuçları vererek okuru kitabına dahil ediyor. Üstelik aralara serpiştirdiği ufak sürprizlerle kendi yaş grubundaki herkesi gençliğinde kalmış anlara götürüyor ve hatırlamanın tadını da öyküsüne katıyor.

**

Bülent Çallı tüm bunları yapıyor yapmasına da... İletişim'e ve İletişim nezdinde TÜM yayınevlerimize her zamanki serzenişimi buradan yapmazsam ben "ben" olmazdım:

Şu düzelti işini lütfen ciddiye alın. Baskı hatasını bir yere kadar sineye çekebiliyorum doğruyu isterseniz ama düzelti hataları - çok da ucuz olmayan fiyatlara sattığınız kitaplarda - ağır canımı yakıyor. Siz blog yazmıyor ya da fanzin çıkartmıyorsunuz ki biz gördüğümüz hataları sizin amatörlüğünüze verip geçip gidelim? Yazarların nasılsa birileri metni okuyup düzelteceği için konsantrasyonlarını bozmamak uğruna feda edebileceği bir takım basit ama önemli kuralları siz yakalayın ve gözümüzü tırmalanmaktan koruyun. Sizin göreviniz bizi "iyi edebiyat"la buluşturmak değilse nedir ki? Ve, kusura bakmayın ama bu hatalarla "iyi edebiyat"ı törpülüyor ve hatta yer yer eritiyorsunuz. Bu hem yazarın emeğine hem de okurun kesesine haksızlıktır.

**

Toparlayalım:

Yazarın karikatürizasyon yeteneği sayesinde ben "siyah paltolu adam"ın kendi de dahil olmak üzere tüm karakterleri pek sevdim. Okumak isteyecekler için hikayenin özüne dair bazı şeyleri ortaya sermekten çekindiğim için kibarca önermekle yetinmem sanırım en iyisi olacak. Yine de, bir şey demeyeceğimi söyledim biliyorum ama kendimi o kadar da tutmam mümkün değil, eğer Faust'u severek okuduysanız ve kara mizah sevdiğiniz bir türse muhakkak okuyun diyorum.

Bir mini eleştiri getirmeseydim kendime ters düşerdim diyerek de şu notu ekliyorum: Siyah Pelerinli Adam ile Siyah Paltolu Adam'ın kendi hikayelerini de okumak isterdim ben. Son sayfalardaki kısacık özgeçmiş bana yetmedi. Biraz daha detay, biraz daha yolculuk güzel olurdu sanki? Kim bilir, belki de planda tamamen Siyah Paltolu Adam'ın kendi maceralarına adanmış bir roman vardır ya da olacaktır. Keşke olsa. :)

Aklıma gelmişken:
Birçok insanın okuduğu romanın ilk cümlesine önem verdiğini ve romana nasıl giriş yapıldığının yorumunu yaptığını biliyorum ancak benim için daha önemli olan cümle romanın en son cümlesidir. Girmek o kadar zor değil diye düşünürüm, önünüzde o fikri (gerekirse) düzeltecek koskoca bir öykü vardır ancak eğer şık bir şekilde çıkamazsanız o son sayfadan, bir daha okurunuzu tavlamanız zor olabilir çünkü her ne okutmuş olursanız olun aklında o son cümle yer edecektir (düşünün ki kalecisiniz ve 90 dakika şahane bir performans gösterdiniz ancak 90+1'de öyle rezil bir gol yediniz ki, takımınızın turu geçmesine engel oldunuz, nasıl hatırlanırdınız dersiniz?).
Bu romanın son satırıyla kucağımıza attığı o son şaka için yazarımızı tebrik ediyorum, bayıldım! :)

Son (özel) söz:
Bülent (Çallı) benim (pek kıymetli ille de ROMAN olsun! kitap kulübümüz vasıtasıyla tanışıp birçok kitabı birlikte tartıştığım) sevdiğim bir arkadaşım. On parmağında on marifet bir insan. Gurur duyarak okudum bu ilk romanını ve biliyorum ki bundan sonra da merakla alacağım her yeni kitabını. Yürekten tebrikler ve daha nice nice böyle güzel romanlar olsun Bülent! :)