27 Şubat 2016 Cumartesi

Cinayet, katiller, detektifler, kurtarıcı arkadaşlar.

Ben ne zaman kitap okuyamaz olsam kendimi görece rahat romanlara fırlatıp atarım. İşlerim çok yoğunsa, elimdeki "esas kitap" beni yoruyorsa, moralim bozuk ve canım sıkkınsa ya da herhangi bir sebepten ötürü okuyasım yoksa elime alacağım romanın kalitesi değişecek olsa da konusu hiç değişmez: katiller, cinayetler, dedektifler. Daha sıkıntılı dönemlerimde vampirler ve kurt adamlar başucuma kurulur ve çantamda yerini alır. Genelde bu gibi kitapları (seri katil hikayeleri içeren ucuz romanlarım ya da bestseller'larım hariç) ödünç alırım. İki güzel arkadaşım (biri cinayet romanları diğeri ise vampir öyküleri tedarikçimdir) ruh halimi ya da hayatımın o anki seyrini gözler ve gerektiği anda gerektiği şekilde elime tutuşturur bu romanları, bir nevi hayatımı kurtarırlar. Bu kez de farklı olmadı durum.

Annemin kısa süreli (ve sonu çok şükür iyileşmeli) bir rahatsızlık nedeniyle hastanede yattığı 10 günün büyükçe bir kısmında yanında refakatçi kaldım. Bana pek iş düşmedi doğal olarak, hemşiresi doktoru hastabakıcısı sayesinde rahatımız yerindeydi aslında ama hastane hali işte, sevimsiz bir durum. Kurtarıcım iki gözüm Ö. oldu. Bundan iki ay kadar önce (bir yıldır boğuştuğum Şeytan Ayetleri'ni okuma çabam* sonucunda hepten kitap okumayı bıraktığımı görünce aynen yukarıda anlattığım gibi ihtiyacımı saptayıp) elime iki kitap tutuşturmuştu. Bu sefer de hastaneye ziyarete gelirken iki kitap getiriverdi. Ben de - hastanede olmasa da hemen çıkışımızı takiben - romanları birbiri ardına devirmeye başladım.

Dört romanın sonuncusuna bugün başladım. Bitirince onu ayrıca ele alacağım ama "katilli cinayetli detektifli" ilk üç romanı kısa kısa geçip okurluğa dönüş heyecanımı sizlerle paylaşmak için bekleyemedim. :)

Süleyman'ın Kuyuları - Hesna Onbaşı

Katil var, peşinde detektifler var, gizli ve tarihi çok eskilere dayanan bir de gizli örgüt var. Daha ne olsun? Ezoterik çizgisi nedeniyle çok severek okudum ve hiç sıkılmadan öykünün beni sürüklemesine izin verdim. Fakat itiraf ediyorum, bir "ilk kitap" olarak hiç fena olmamasına rağmen tekniğini zayıf buldum ve kalabalık karakter geçidi nedeniyle yazarımızın çok daha heyecanlı bir son yazabilecekken örgüsünü fena harcadığını düşündüm. Okumak isteyebilecekler için olası herhangi bir sürprizi bozmamak adına çok detaya girmek istemesem de şunu şuraya kaydedeyim: beni şaşırtan herhangi bir sürprizle karşılaşmadım roman boyunca. Sürprizsiz ya da gerilimsiz cinayet romanı mı olur? Süleyman'ın Kuyuları'nı iyi bir detektiflik romanı olarak değerlendiremem belki ama yine de Hesna Onbaşı'nın bundan sonraki çalışmalarına göz atacağım. Nihayetinde sıklıkla çalkalanan bir ruh hayatım var. :)

Sevdim ama beğenmedim. Nasıl oluyorsa artık! :)

Kapalıçarşı Cinayetleri - Esra Türkekul

Çok üzgünüm. Sevmedim. Merak ettiğim tek şey cinayet masası komiserinin kendine güveni yerlerde sürünen sorunlu turist rehberini neden peşinde dolaştırıp durduğu oldu. Onun da yanıtını en sonunda aldım ama pek de yemedim bana sunulanı. Hayatın sillesini yemiş kendine güvensiz ve kilolu kadın (yarı zamanlı) rehber / (yarı zamanlı detektif) karakteri içim daralarak takip ettim. Sevimli olması hedeflenen bir karakter bu kadar mı itici olur? Yani karakter itici bir karakter tamam ama yazarın onun sevimli olarak algılanmasını ya da en azından kadın okurlar arasında "ya evet hepimizin bazen böyle sıkıntıları güvensizlikleri oluyor" diye kabul edilmesini bekliyor olduğunu düşündüm okurken. Bende ters tepti. Okudum, sıkılmadım. Ama karaktere o kadar gıcık oldum ki roman bitince derin bir nefes alıp bir daha bakmamak üzere kenara koydum ve korkarım ağır bir şekilde her türlü harcadım.

Romanın kapağını beğendim. O kadar maalesef.

Annemin Öğretmediği Şarkılar - Selçuk Altun

Daha önce Selçuk Altun okumamıştım. Ö. romanı bana vereliberi (yanılmıyorsam 2 ya da 3 aydır) bekletiyordum Şeytan Ayetleri'ni okuyup bitirmeye inat ettiğimden ama sonunda gerçeklerle yüzleşip onu bir kenara attığım ve yukarıdaki iki romanı da okuyup bitirdiğimden nihayet elime aldım, başladım, aktı gitti ve bitti. (Yeri gelmişken, "Songs my mother taught me" çok sevdiğim ve beni duygulandıran bir parçadır, sanırım bu yüzden biraz pozitif ayrımcılık yaptım kitaba karşı, bu da itirafım olarak burada dursun). Bir değil bir sürü uğursuz, kaybeden, hırsız, katil karakter. İstanbul'un ve toplumun tüm çirkinliklerinin bir antolojisi. Benim gibi bir bilgi oburu okuru bolca doyuracak bir sürü detay. Ağır ağır ama severek okudum. Esrar çözülsün diye değil, nasıl kotaracak devamını diye merakla okudum. Yazarın didaktik tonunu ve bunun farkında olduğu için aralıklarla kendini aklamak üzere yüklendiği Selçuk Altun karakterini görmezden gelir ya da bununla eğlenirseniz sıkıntı yaşamazsınız diye düşünüyorum. :)

Farklı bir teknik okumayalı uzun zaman olmuştu, iyi oldu.

* Şeytan Ayetleri'ni hevesle geçen yıl Nisan'da satın aldım te Amazon'dan özel olarak. Haziran'da büyük merakla elime aldım. O zamandan bu zamana bir kez yarısına kadar geldiğim halde bir türlü kafada toparlayamadığım için 3 kez baştan başladım. Gene yarım kaldı... Bir gün bitireceğim, inadım inat!