24 Mart 2012 Cumartesi

Her şey yalnızlıktan ötürü: Çocuklar ve Canavarları - Ahmet Tulgar

"şarkı acının içinden umudu çıkarırken meydana gelen sürtünmenin sesidir"
bu cümleyle karşılıyor bizi sarp kaya daha ilk sayfada. katil zanlısı yazar.

karşısında hayatından bezmiş, yorgun bir polis komiseri: sorgu şefi. onun bir adı yok. adının olmasına aslında ihtiyacı da yok sanki.

bir sorgu odası, bir apartman dairesi, bir çay bahçesi, iki hapishane hücresi arasında gidip gelen bu sorgunun hikayesi: sorgulanan cinayet midir yoksa hayatlar mı? yoksa tüm hayatlar o nihai cinayet anına mı götürür bizleri? katil de maktül de bellidir belli olmasına ya, yoldan çıkan kimdir işte onu satır aralarında okumak gerekir. aynen hayatta olduğu gibi: hiçbir şey göründüğü gibi değildir aslında. ne düşündüğümüz, ne istediğimiz, ne hissettiğimiz bizi herkesten ve her şeyden ayırır her zaman. ayırır ve yalnız bırakır.

ama bir yandan da düşünüyorum: bunca uzak hayatlar yaşayan, bunca farklı yerlerden gelen iki insan eğer bu kadar aynı iseler, aynı olmaya aç iseler, belki de herkes aynıdır, kimsenin bir diğerinden farkı yoktur, öyle değil mi? yoksa bu da yalnızlıktan mıdır? o kadar yalnızızdır ki, kendi sesimizden başka bir sesi, başka bir sözü duyduğumuzda (bir başkasını anlamamız zor olduğu için) ona inanarak bağlanıveririz belki de.

belki de, yalnızlık korkusu o denli ağır bir şeydir ki canavarlara bile ihtiyaç duyarız. (sayfa145)



korkularınızdan kurtulamazsınız ama onlarla yaşamayı öğrenebilirsiniz

okumaya alışkın olduğumuzdan daha kısa ama son derece yoğun bir roman var şu anda önümde, kapağına bakarak yazdığım. içinde bekleyen sürprizleri kimse için bozmak istemem, bu nedenle (şimdilik) kısa tutuyorum. alın, okuyun, okutun, pişman olacağınızı hiç sanmıyorum.

raflarda yerini almasının hemen ertesi günü elime aldığım ancak maalesef işlerimin izin vermemesinden ötürü biraz uzunca bir sürede okuyabildiğim, normal şartlar altında su gibi akan, enteresan bir roman çocuklar ve canavarları. ahmet tulgar'ın kalemini zaten güçlü bulurum, bu romanında seçtiği anlatım tarzı ile kalbimi bir kez daha fethetti. zaman zaman tokadı indirmekten çekinmeyen ama hemen ardından da bir şekilde okurunun gönlünü almayı bilen bir yazar olduğunu düşünüyorum tulgar'ın. çok yaşasın, daha çok yazsın.

siz de alın ve okuyun. bu arada, bölüm başlıklarının da ayrıca tadını çıkartın, çok sevdim ben.



"senin mantığını bilirim, sakın ölümle doğumun dengesinden bahsetme. ikisi birbirini dengelediği için dünya hep yörüngesinde kalıyor da deme. matematik, geometri, istatistik dediysek o kadar da değil yani. abartmayalım. sevgi diye bir şey de var ve olduğu sürece de doğum ile ölüm arasında bir denge olmayacak. ölüm hep daha fazla. olacak." (Sayfa 133)