bir kitabı eline aldığında benim gibi önce arkasını okuyanlar varsa, bu kitabı ellerine alıp da arka kapağı çevirdiklerinde görünmeyen'in "dünya eleştirmenlerinin değerlendirmesinde yılın en iyi kitapları arasına alındığını ve hatta yazarın en önemli romanı olarak da tanımlandığı"nı görecekler. ben de - dünya eleştirmeni olmayan şu halimle - diyorum ki, henüz okumadıysanız hemen edinin ve okuyun, roman hızla akacak ve bir süre sonra sizi de "acaba mı?", gerçekten mi?" vb sorularla alıp götürecek bir örgüyle sizi sıkıca saracak.
60'ların sonundan günümüze kadar geleceğiz, ilkbahardan yaza, oradan sonbahara savrulacağız, adam walker ve çevresindeki (her biri farklı ama her biri de bir o kadar aynı) birçok karakterin katılımıyla çiçek çocukları (!), soğuk savaşı ve vietnamı, sömürgeciliği, aşk - arkadaşlık - aile ilişkilerini ve hatta bir takım tabuları (cinayet, ensest, vs) hem yüzeydeki görünür anlamlarıyla hem de felsefi açıdan sorgulayacağız. kimin hikayesi gerçek, hangi karakter sahte, doğru olan nedir, atılan herhangi bir küçük adım bizi nasıl da istemediğimiz noktalara götürüverir ve biz aslında bunu mu isteriz...?
kitap boyunca hem hep bir sonraki sayfayı merak edeceğinizi hem de sürekli olarak neyin gerçek neyin hayal olduğunu kendinize soracağınızı sanıyorum.
son sayfayı çevirdiğinizde ise keşke bir 100, 200 hatta 300 sayfa daha yazmış olsaymış auster derseniz, benim de kulaklarımı çınlatırsınız!
son derece kişisel dipnot:
paul auster, sevenleri içi bir tutku gibidir. bunu söyleyen ben değilim, sevenlerinin yalancısıyım :) şuncacık hayatımda iki adet paul auster romanı okudum (birisi "brooklyn çılgınlıkları" ki "folly" kelimesinin neden "çılgınlık" olarak çevirildiği konusunda hala pek bir fikrim yok ama roman güzel romandı o ayrı, birisi de işte bu yazının konusu ve yaklaşık iki saat önce bitirip bir kenara koyduğum "görünmeyen") ama söylemeliyim ki - özellikle bu son okuduğumdan sonra - herkesin bu kadar sevip de benim tanımakta çok geç kaldığım yazarın diğer romanlarını da edinerek mutlaka okuyacağım. böylece, bundan yaklaşık 3-5 ay öncesine kadar "ben paul auster okumadım ki" dediğim zaman bana burun kıvıran herkesle de başa çıkabileceğim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder