6 yıllık "ille de ROMAN olsun!" kitap kulübü deneyiminden sonra sudan çıkmış balık (tek kalmış katil balina) gibi tüm müşkülpesentliğimi buraya dökmeye geldim. hepsi tamamen kişisel fikrimdir, herkese çamur atabilir, her kitaba aşık olabilirim. çok şey beklemeyiniz.
4 Ekim 2009 Pazar
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü - Stefan Zweig
ilk defa stefan zweig okudum, daha önce methini çok duyduğum bu yazarı ince ince didiklemeye çalıştım okurken. ilk öykü olan "bir kadının yaşamından 24 saat" bana bu çabamda bolca malzeme verdi. genel itibariyle sevdim. "öğreten adam" zweig'ın bazı önermelerine katıldım, bazılarını ise (hadde bakın şimdi bendeki!) yaşadığı ve yazdığı zamanın değerleri ölçüsünde hoşgördüm. ama mrs. c'yi anladım. yalnızlığını, çaresizliğini, kimsesizliğini, amaçsızlığını (bkz zweig'ın 53.sayfada altını özellikle çizdiği "belli bir hedefi olmayan her hayat bir hatadır") ve sonucundaki feci hayalkırıklığını hissettim. normal şartlar altında detaylar beni son derece sıkarken bu öyküde hiç rahatsızlık hissetmedim.
sağlam bir vicdan işkencesi öyküsünü işleyen sayfaları çevirirken aklımı en çok meşgul eden şey, görece kısa sürede toplumsal ve insani olarak ne kadar çok değiştiğimizdi. artık bizi hiçbir şey şaşırtmıyor, her şeye alışmışız, değerlerimiz değişmiş. o zamanın insanlarını yataklara düşüren, intiharın eşiğine getiren, yıkan olaylar artık hayatımızda öneme sahip değiller ve bir kaşımızı kaldırıp "yaaa öyle mi" diyerek omzumuzun bir silkişi eşliğinde geçip gidiyorlar aklımızdan. bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışacak konumda değilim, bu zamanın insanıyım, alışkanlıklarım ve değerlerim de günümüze uyumlu. ama kendi değerlerimin farklılığı bu öyküden keyif almama ve anlamama engel olmadı.
ama... aynı şeyi ikinci öykü, "bir yüreğin ölümü" için söyleyemeyeceğim. içim daraldı, ruhum karardı, bugün toplantıda da söylediğim gibi bir ara içimden "yahu bir git öl!!" diye geçirdim birden fazla kere. kötü müyüm? belki... ama elden ne gelir, bende bundan başka hiçbir his uyandırmadı öykü. üzgünüm salomonsohn için.
bu arada, iki öyküyü sanırım farklı editörler elden geçirmiş. can yayınları bilmeli ki, birinci öykü hiç zorlamadan giderken, ikincisinde ben gibi dikkatli okurların yakalayabileceği bir çok hata var :)
son olarak, web'de görsel ararken (ki eski baskılardan birinin orijinal kapağını uygun boyutta bulamadım ve o nedenle de eklemedim) aşağıdaki link'e rastladım, ingilizce bilirlerimiz için ilgi çekici bir okuma olabilir :
http://books.google.com.tr/books?id=gNilRwQa24sC&lpg=
ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder