25 Aralık 2010 Cumartesi

Deli / Suçlu / Muhalif / Filozof / Aristokrat : Sade

aykırı edebiyatı her zaman sevmişimdir. aykırı olan neredeyse her şeyi çok sevdiğim gibi. biraz da bu nedenle, bizim sadist markizle tanışmam daha eskilere dayanıyor. kitap kulübümüz ve ayın moderatörü zeynep sayesinde de justine'le yollarımız bir 10 yıl kadar sonra tekrar kesişti. iyi de oldu...

yakından takip ettiğim chiviyazıları yayınevi'nin bir kaç baskı yaptığı justine tükendiği için moderatörümüz zeynep bizim için oğlak yayınları'ndan çıkan erdemle kırbaçlanan kadın'ı seçtiğini söylediğinde - işte çok çok yoğun bir dönem yaşamakta olduğum için - tanıdık sularda olacağım ve fazla kafamı yormayacak bir kitap okuyacağım için açıkçası pek sevindim. fakat, gelin görün ki, evdeki hesap çarşıya uymadı ve derin bir hayal kırıklığına uğradım.

benim kitaplığımın raflarında yerini alan justine, gerçekten bir roman. erdemle kırbaçlanan kadın ise aslında justine'in sadece taslağı. ve oğlak yayınları maalesef bunu "roman" diye sınıflandırarak çevirmek ve basmak yoluyla okuyucusuna büyük kazık atıyor. özlem benden önce yazmış, benden sonra yazan arkadaşlarım da belki değineceklerdir fakat bu kitaba roman demek için insanın hayatında hiç roman okumamış olması gerekiyor. bunu biliyor ve biraz daha tatsız bir okuma serüveni bekliyordum ancak yine de bu kadarının olabileceğini düşünmemiştim.



elbette, marquis de sade'ın bir edebiyatçı olduğunu söylemek büyük hata olur. kimsenin de böyle bir iddiası olacağını sanmıyorum. muhalifliğini, dönemin ikiyüzlülüğünü ve toplumsal / insani durumlara dair şahsi fikirlerini duyurmak adına yazdığını düşünüyorum ben sade'ın. okurken de bu açıdan bakmak, sade'ın satırlarını daha anlamlı hale getirmekte.

insan olmak, iyi olmak, kötü olmak, doğal olmak, ikiyüzlü davranışlar ve toplumların ahlak anlayışının çarpıklığı üzerine manifestosunu - bu taslakta dahi - detaylarıyla paylaşmış sade. iyi de etmiş, zira bunların tamamı aslında her insanın üzerinde derin derin düşünmesi gereken kavramlar. dinin ne kadar da yanlış bir temele oturtulduğundan girip nasıl da sömürüye dayalı bir düzen kurduğundan çıkan yazarımız da kendini tüm "yapay" ahlaki değerlerin karşısında konumlandırarak saf iyilik timsali karakterimiz justine'in karşısına çıkarttığı yan karakterlerle tezini "kanıtlıyor". doğal = bencil insan. bencil insan = kötü? denklemi kurmak için derin derin düşünmek lazım aslında, sadizmden bağımsız olarak.

tabii bu bir taslak olunca, 10 durum ele alınarak bir perspektif yakalanmaya çalışılmış fakat - gene tamamiyle bir taslak olmasından ötürü - olaylar kısaca geçildiği için çok etkili olamamış. justine'i okuyanlar varsa, burada demek istediğimi iyi anlayacaklardır. sade'ın temelini oluşturduğu ve hala güncel bir akım olan sadizm örneklerini yakalamak, şahit olmak, ve zaman zaman belki de ürpermek için justine'i, bu hikayelerin biraz daha farklı ele alındığı 3 ciltlik juliette serisini ve daha da ileri geçmek isteyenler olursa sodom'un 120 günü'nü okumak gerekiyor.

okurken atlanmaması gereken bir noktayı da burada hatırlatmak isterim: sade'ı nasıl ele aldığınız metinlerini değerlendirmeniz açısından çok önemli. bu adam sadist psikopatın teki mi yoksa toplumun temelini oluşturan ikiyüzlü kurumların ebedi muhalifi filozof mu? ikisi de mi? hiçbiri  mi? eğer siz kendinizi doğru konumlandırabilirseniz, birçok şey de yakalayabilirsiniz sade'ın bıraktıklarında.  ironik bir hayatı vardır sade'ın, ona da göz atmak fikir verecektir diye düşünüyorum.



sonuç olarak; erdemle kırbaçlanan kadın belki de "sade metinlerine giriş 101" olarak ele alınmalı ve daha hardcore metinler için yukarıda adı geçen kitaplara başvurmalı. tavsiye ederim.


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder