1 Eylül 2011 Perşembe

Sen Uyumadan Önce - Linn Ullmann

güzeller güzeli, seksiler seksisi, bir bakışıyla ya da bir gülüşüyle etrafındaki tüm erkekleri meftun eden "yıldız" bir anne, annenin parlaklığı yanında soluk kalmaya alışmış ve nihayetinde kapıyı çekip çıkan, bu arada çocuklarını da doğal olarak bırakan bir baba, nazik ve düşünceli, güzel ama biraz hantal, intihara meyilli bir abla ve ailedeki tüm olumlu özellikler zaten kapılmış olduğu için çılgınlığı ve hayal gücüyle varlığını ortaya koyan, kendi büyülü gerçekliğinin kahramanı bir kadın:  karin.

kovboy çizmeli balıklar, sıvı yüzlü insanlar ve benzeri gerçeküstü karakter ve olaylar barındırsa da, ayakları sağlam yere basan ve mesajını çok net veren bir romandı "sen uyumadan önce". tahminimce yazar hayatından çok fazla öğeyi kurgusuna katmış. ingmar bergman ve liv ullmann'ın kızı olan linn ullmann'ın babasıyla ilişkisinin olmadığını anlatmıştı zeynep bize kitabı ilk önerdiğinde. romandaki karin'in babası tarafından terk edildikten sonra onunla kalan kısıtlı ilişkisinin büyük çoğunluğunun da sinema salonlarında geçmesi beni bu bağlamda çok şaşırtmadı. ullmann'ın da babası ile görüşmemesine rağmen sanatına büyük saygı beslediğini biliyoruz çünkü.


aslında deli bir tempoyla gidiyor roman. nesiller arası sürekli bir gidiş geliş söz konusu: amerika'ya göç eden büyükbaba ve orada kurduğu ailesinin öyküsünü okurken zamanda geriye gidiyor, büyükbabanın ölümünü takiben memlekete dönen büyükanne ve kızlarının öyküleri için arada tekrar zaman yolculuğu yapıyoruz. bu arada da sürekli olarak günümüzde karin'in ailesi ve erkeklerle ilişkilerine şahit oluyoruz.

akıcı ve ferah bir roman. son zamanların en güzel toplantılarından birini sayesinde yaptığımızı düşünüyorum, konuyu ara sıra dağıtmış olsak da, okurken de konuşurken de yazarken de çok iyi vakit geçirdim. kitabı okuduktan hemen sonra seveceğini düşündüğüm bir arkadaşıma ödünç verdiğim için pek alıntı yapamıyorum ama herkese tavsiye ediyorum. teyzesi karin ile birlikte büyükbüyükbabasının eski bir fotoğrafına bakan sander'in saf ve heyecan dolu "eskiden renkler ne kadar azmış!"  tepkisine kim kayıtsız kalabilir ki?

son olarak, ufak bir not düşmek isterim: kitabı alıp da kapağını açtığımda gördüğüm ve düzeltiyi murat uyurkulak'ın yaptığını yazan not beni sevindirmişti, okuduğum kitaplarından m.uyurkulak'ın dilimizi çok güzel kullanan bir yazar olduğunu görmüştüm. fakat maalesef düzelti çok başarılı değil, ya fazla vakit ayırılamamış ya da bir hata var bir yerlerde. yayınevlerinin daha dikkatli olmalarını bir kez daha dilemekten başka bir şey kalmıyor korkarım. ve ben pek umutlu değilim!



ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder