15 Ocak 2012 Pazar

Güvercine Ağıt - Gürsel Korat (konu önemlidir, kurgu ise her şeydir!)

açık söylemek gerekirse, müge bize 'güvercine ağıt'ı önerdiğinde mutlu oldum çünkü:

1 - şimdiye kadar hiç okumadığım bir yazarla tanışacaktım
2 - bir yol hikayesi okuyacaktım, üstelik 13.yüzyılda anadolu nasıl bir yermiş görecektim
3 - ironiye doyacaktım

ya da ben öyle sanıyordum. hayallerim yıkıldı çünkü:

gürsel korat sanırım anadolu'nun 13.yüzyıldaki toplumsal halini iyi araştırmış, ya da zaten uzmanlık alanı olabilir o dönem. benim tarih bilgim o kadar derin olmadığı için işin bu kısmına yorum yapamıyorum. fakat rahatlıkla (benim uzmanlığım olmamasına rağmen) korat'ın edebi konsantrasyonunun çok kuvvetli olmadığını söyleyebilirim. sürükleyici bir romana dönüştürülebilecek çok güzel bir malzemeyi ele almış yazarımız fakat maalesef kurgudaki eksikliklerle kopuk ve altı boş bir metin koymuş ortaya.



karakterlerin aktarılan zaman dilimindeki hallerini tanıyoruz: adları nedir, nereden gelirler ve nereye giderler. fakat bizim için hikayeyi anlamlandıracak, hikayeyi yazacak olan o asıl sorunun yanıtı hiçbir yerde yok 261 sayfa boyunca: neden? ne oldu da bu insanlar bu ruh halindeler? ne yaşadılar ve bu onlara ne hissettirdi ki romanda yaptıklarını okuduğumuz o şeyleri yaptılar? bunların yanıtları yok.

bir noktada durdum ve düşündüm: başa dönüp tekrar okursam acaba atladığım bazı noktaları satır aralarında bulabilir miyim diye tekrar karıştırdım kitabı fakat hayır, sorun okurun konsantrasyonunda değil, sorun romanın 2 boyutlu olmasında. ona asıl derinliğini, anlamını kazandıracak olan 3.boyut yok bu deneyimde.

bir çok karakterle tanışıyoruz, biri bir kapıdan girerken diğeri öteki kapıdan çıkıp gidiyor. ama neden girdi sahneye, ne kattı hikayeye bunu göremiyoruz. başka bir karakterle ilgili bir ipucu mu verdi ya da bir olayın içyüzüne dair bir noktayı mı aydınlattı diye baktığımızda elimiz boş kalıyoruz ortada tekrar. sadece bir isim çorbası olup kalıyor kafamızda.

sanırım çok nahif yaklaşmış duruma gürsel korat. niyeti ve çıkış noktası çok iyi fakat maalesef uygulamada attığı teğelleri sağlamlaştıramaması nedeniyle kitabın parçaları elimizde kalır olmuş. karakterler ayrı ayrı geliştirilmiş, aradaki bağ kurulmadığı için hikayenin içine yedirilememiş. 5 kişi apayrı yollar almış, bir noktada yolları kesiştirilmek istenmiş ama çok da birbirinin içine geçirilememiş. bunu derken bir kez daha durdum düşündüm: acaba amaç bir anın fotoğrafını çekip onu mu okura göstermek, hayatta başa gelen felaketlerin aslında nedensizliğinden mi dem vurmak? öyle dahi olsa, karakterlerin iç dünyalarını ve geçmişlerinin onlarda bıraktığı izleri tanımadan ve bilmeden şahit olduklarımız da sadece şöyle bir bakıp (anlamlandıramadığımız için) bir kenara attığımız fotoğraf karesinden öteye gidemiyor his dünyamızda. his dünyamıza etki etmiyor bu roman.

ya da benim his dünyama etki etmedi. yol boyunca gidiyoruz bir patikada, bir kreşendoya vardığımızı sanıyoruz, patika çıkmaz sonlu, bir duvar karşılıyor bizi ve kreşendo olabilecek o yükseliş birden elimizde toz olup kalıyor. ben şahsen kendimi son cümledeki balık gibi hissettim. yazarla yapılmış şu (tıklayınız lütfen) söyleşiyi okumak da kafamdaki soruları pek yanıtlayamadı.

yine de, yazarın hakkını teslim etmem gereken bir kaç nokta var:

1 - seçtiği konu tamamiyle hoşuma giden bir alan. "13.yüzyıl anadolusu da nasılmış bakalım" diye meraklanarak okudum sıkılmadan.
2 - ironik bir anlatımdan bahsedildiğini hatırlıyorum. olayların kendisi bir bütün olarak ironik, burası kesin. bu nedenle de ironiseverler bu kitabı denemek isteyebilir, her şeye rağmen ve büyük bir beklenti oluşturmadan.
3 - yer yer kullanılan dönem dili (maalesef bu konuda bir uzmanlığım olmaması nedeniyle elbette doğru kullanımından emin olamam) ve günümüz yerleşim yerlerinin o dönemki isimleri (aklımda kaldığı kadarıyla erziron, trapezon, vb) ilgimi çekti ve hoşuma gitti.

son olarak, eklemek istediğim bir nokta da, kitabı okurken aklıma sık sık bir "ortadünya haritası"nın ne kadar da işe yarayabileceği geldi. belki sonraki baskılar için yazar / yayınevi bunu değerlendirebilir. :)


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder