15 Ocak 2012 Pazar

ONCA YOKSULLUK VARKEN ha Emile Ajar ha Romain Gary ne fark eder?


insana çok koyar yalnız bir çocuğun hali. hele benim gibi uçlarda bir yufka yürekli ve sulugöz iseniz size daha da fena koyar! sert olmaya çalışan ama yalnız bir çocuk, korkan ve bunu kendine dahi ifade etmekten çekinen... sözün özü: momo beni yerle yeksan eyledi. dağıldım onun peşinden şehrin sokaklarında, dükkanlarda, seslendirme stüdyolarında dolanırken, parça parça ayırdı beni bacaksız. sanırım biraz da bu nedenle üzerinden 2 ay kadar süre geçmiş olmasına rağmen pek de yazmaya yanaşmadım romanla ilgili. çok dokunaklı çünkü ve çekiniyorum yazdığım herhangi bir cümle ile henüz okumamış bir insanın romandan alacağı tadı bozmaktan. bu nedenle de detaya girmeden (ki zaten şu anda kalkıp da toparlayamıyorum anlamlı cümleler halinde düşüncelerimi) bir iki madde olarak şuraya notlarımı düşmek istiyorum:

- fahişelerin gayrımeşru çocukları için bir pansiyon işleten madam rosa ve hem azınlık hem de fahişe çocukları olan misafirlerinin öyküsü ilk satırından sonuna kadar beni esir aldı, kaptı götürdü.

- toplumsal adaletsizlik ve "ezilen" psikolojisini okuruna mizahla yoğurarak veren yazara saygı duydum.

- 10 yaşındaki bir çocuğun samimiyetini böylesine yansıtabilmek büyük başarı, bu arada dokunaklılıkta sınır tanımadığı ve yer yer beni perişan ettiği için yazara buradan teessüflerimi gönderiyorum! beni ağlatmayacak romanlar okumak istiyorum biraz da! önümüzdeki moderatörler, duyun şu sesimi!

bir alıntı yapmak istiyorum şuraya, sayfa 70'den:

yasalar, başkalarına karşı korunacak şeyleri olan kişileri korumak için yapılmıştır. mösyö hamil, yaşamın kutsal kitabında, insanlığın sadece bir virgül olduğunu söyler, yaşlı bir adam bu denli hıyarca bir söz ettiği zaman da benim buna ekleyecek hiçbir şeyim kalmaz. insanlık bir virgül değildir, çünkü madam rosa yahudi gözleriyle bana baktığı zaman bir virgül değildi, kutsal kitabın tümüydü belki, ben de artık bu kitabı görmek istemiyordum. madam rosa için iki kez camiye gittim, hiçbir şey fark etmedi, yahudiler için geçerli değildi çünkü. işte bu yüzden belleville'e dönemiyor, madam rosa ile göz göze gelemiyordum. madam rosa durmadan "oeil! oeil!" derdi, yahudilerin acı çığlığıdır bu, araplarda çok farklıdır, biz "hay hay" deriz, fransızlar da mutlu olmadıkları zaman "oh oh" derler, ne sanıyorsunuz, onların da başına gelir böyle şeyler. on yaşıma basacaktım, çünkü madam rosa öyle karar vermişti: kendimi bir doğum tarihine alıştırmalıydım, o da bugüne düşüyordu. madam rosa normal bir biçimde gelişmem için bunun önemli olduğunu söylüyordu, gerisi, anne adı, baba adı, hep züppelikti.


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder