17 Ekim 2013 Perşembe

Allahın Kızları - Nedim Gürsel

"Ama bir zaman oldu Allah'ın kızları da vardı. Burada, bu göğün, bu güneşin, bu buharın altında; bu kayalık tepenin yamacında, bu yolun, yolların bitiminde. Allah'ın kızları El Lat, El Uzza ve El Manat. Onları da dinle! Onların sesini."

 Allah'ın Kızları ilk yayımlandığında ve birbiri ardına bir çok baskısı hızla yapıldığında ilgimi çekmişti ve almıştım. Kitap alıp rafta on yıllarca bekletmemle ünlüyümdür aslında fakat yazarına bu kitaptan ötürü (dini değerleri aşağılamak) dava açılması ve "bizim de artık bir Salman Rushdie'miz var" havasının yaratılması üzerine çok da zaman kaybetmeden okuduğumu hatırlıyorum (şimdi kapağın içindeki notuma baktım da, Eylül 2008'de okumuşum ilk olarak ben Allah'ın Kızları'nı).

Bu nedenle, Seyhan bize bu kitabı getirdiğinde de sevindiğimi saklamayacağım çünkü hem çok yoğun bir dönemde olduğum için kitabı okumaya çok vakit ayıramayacaktım maalesef ve de daha önceden okumuş olduğum bir kitap olduğu için biraz karıştırıp tazelenebileceğimi düşündüm hem de zamanında okurken çok beğendiğimi hatırladım.

Toplantıya kitabı sadece bir karıştırıp gittiğim doğru, fakat sonrasında oturup baştan tekrar okudum ve fark ettim ki 5 yıl sonrasında da aynı şekilde sevdim Allah'ın Kızları'nı. Kolay ve rahat bir okuma oldu, dini bir dala tutunmadan okuduğum için olsa gerek kendimi daha çok masal okur gibi rahat ve özgür bıraktığım için de hiç zorlanmadan, kafam karışmadan, kalbim ya da aklım sıkışmadan akıttım sayfaları birer ikişer.

Öncelikle bir noktaya temas etmem lazım yine de: bu kitabı bir roman olarak nitelendirmek zor aslında. Alıştığımız şekilde bir örgüsü yok. Ana kahramanın kim olduğu konusunda çok emin olamıyoruz okurken (PR'cıların çok başarılı - ve hatta olduğunun çok daha üzerinde - yansıttığı gibi bir İslam ve Osmanlı eleştirisi okuyoruz okumasına da, Muhammed'in hayatı mıdır üzerinden geçtiğimiz yoksa yazarın çocukluğunu anlattığı yarı otobiyografik öyküsü müdür bizi içine alan, bunu pek bilemedim ben). Saplantılı ve müşkülpesent roman okurları için bir varış noktası olmamasının (olayın tırmanıp tırmanıp da "nihayet"e eriştiği bir sona ulaşmayacak olacanı bilmenin) getirdiği bir eksiklik hissi kalıyor belki damakta ama benim gibi masallara, hikayelere, öykülere ve özellikle de efsanelere meraklılar için tadından yenmez bir metin çıkıyor ortaya sonuçta.

İki ayrı zamanda ve birçok farklı anlatıcının ağzından dinliyoruz biz öyküleri. Yeri geliyor putlar (ilahe diyelim peki tamam!) dile geliyor, yeri geliyor yazar çocukluğuna sesleniyor ve her iki düzlemde de önce doğuşuna şahit oluyoruz İslam'ın sonra da vardığı noktayı izliyoruz. Bir yandan ümmetçilik ile milliyetçiliğe giydiriyor yazarımız, bir yandan da tatlı tatlı peygamberlere eleştirilerini sıralıyor. Daha sert ifade edebilirdim elbette ben de bu cümleyi fakat yazar o kadar üstü örtülü ve kinayeli bir şekilde getirmiş ki eleştirilerini, hakkında yazarken benim de farklı bir şekilde davranmam çok mümkün olamadı. Kişisel olarak tercihim bu iki akışın birbirinden ayrılması olurdu: ya Muhammed'in öyküsünü okuyalım ya da Rahmi dede ile Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyetin kuruluş yıllarına gidelim. Şahsen bendeniz beceremedi bu ikisini birbirinin üzerine oturtmayı ve hep iki ayrı kitabı aynı anda okuyormuş hissi yaşadı. Yine de bu, kitaptan tat almamı engellemedi, bunu da söylememiş olmayayım.

İçeriğine çok dalmak istemiyorum aslına bakarsanız. Din ya da peygamber eleştirisi yapmayı bu platformda oldukça gereksiz ve hatta yersiz buluyorum. Ama, eğer az da olsa Turan Dursun okuduysanız ya da en azından biraz açık fikirli davranıp da din diye öğretilen kalıpların dışında sorgulayarak merak ettiyseniz zaten Kuran'da anlatılanın ötesindeki İslam'ı ve ayetlerin Muhammed'e nasıl indiğini biliyorsunuzdur ve de bunları bilen bir kişiyi bu kitapta yazılı olan hiçbir şey asla şaşırtmayacaktır.

Son sözüm: okuyun arkadaşlar! Okuyun ve düşünün. Ondan sonra neye inanıp inanmayacağınıza karar verin, ister pekiştirin inancınızı ister sorgulamaya başlayın isterseniz de bunu bir kurgu metin olarak ele alın. Okumaktan kimseye zarar gelmez. :)




Bitirirken not: yazıya eklemek üzere görsel ararken aşağıdaki linklere tesadüfen ulaştım ve okuduklarının ardından farklı kaynaklara ulaşmak isteyebilecekler için paylaşmak istedim. Henüz hiçbirini detaylıca okumuş değilim ama bilginin (değerlendirmeyi bilenler için) azı çoğu sağı solu yoktur diye düşünerek risk alıyor ve buraya yapıştırıyorum.

- NEDİM GÜRSEL’İN ALLAH’IN KIZLARI’NDA YAPISAL VE İZLEKSEL ÖĞELER (Dr. Ali TİLBE)
- The True Origin of 'Allah': The Archaeological Record Speaks
- False Deity: Quranic Arabic Corpus - Ontology of Quranic Concepts



"Allah'ın Kızları"nı da içeren bir "soy ağacı" diyelim buna :)

Son olarak, ilgilenen herkese, eğer okumadılarsa, İlhan Arsel'in "Şeriat ve Kadın" adlı kitabını öneriyorum bu arada, mis gibidir. :)

Herkese iyi okumalar!


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder