7 Haziran 2009 Pazar

Kitab-ı Duvduvani ve ironinin güzelliği!

zor bir kitap bu kitab-ı duvduvani. ama çok eğlenceli! sadece mizah nedeniyle değil, insanı kafasını çalıştırmaya, olayların üzerinde düşünmeye, alegorileri yakalamak için okumaya (bazen geriye dönüp tekrar okumaya) ve ironiyi takdir etmeye itiyor. zorluyor. kitabın içine girmek çok zor ve hatta sonrasında dahi kavradığına tam olarak emin olmak mümkün değil ama belki de bu kitabı "özel" yapan tam da bu! ayrıca, müthiş bir dilbilgisi kullanımı söz konusu - en sapık hata meraklıları dahi (ki ben bunlardan biriyim, bayılıyorum imla hatalarını yakalamaya) hata bulmakta çooook zorlanacaklar. sayfa 89'un ortalarında başlayıp sayfa 90'un ortalarında sona eren o uzun cümleye ise ben burada şapka çıkartıyorum bir kez daha.

çoğunlukla katıldığım ve hak verdiğim bir sürü eleştiri kitap boyunca resm-i geçit yapıyor... kendi tarihimizi bilmeyişimizden daha da beteri kendi tarihimizi yabancılardan öğrenmeye olan merakımız, avrupa ülkelerinin kendini beğenmiş tavırları karşısında yaptığımız türlü "salaklıklar"ımız, çeşitli trajikomik özentilerimiz, gerçeklik anlayışımız ve önem verdiğimiz herşey ciddi bir eleştiri bombardımanına tutulmuş yazar tarafından. ve oklardan kimseler kaçamamış: roman yazarları, konformist okurlar, reklamcılar, arkeologlar (!), hacılar, hocalar, öğrenciler... liste devam eder gider. öyle ironik bir üslup kullanılmış ki, hak veriyorsunuz - üzerinde düşünüyorsunuz - eğleniyorsunuz. sonra da kendi fikrinizi oluşturuyorsunuz.

okuru yönlendirmeden eleştiri yapmak kolay iş olmasa da - kendi fikrimce - erdem bunu başarmış. yaptığı tespitler içerisinden beğendiğim bir taneyi aşağıya alıyorum:

"üstelik avrupa'da kapı aralanınca iran'da da iyi kapatılmamış bir pencere açılıyordu. bu toprağın insanının oldum olası her türlü cereyandan korkmalarının da herhalde böyle tarihi nedenleri vardı". (sayfa 142 - buraya almadığım başı ve sonuyla birlikte elbet daha anlamlı ve geniş bir tespit olmakla birlikte, tamamlamayı kitabı okumaya meraklı olanlara bırakıyorum şu noktada).

ilk hakan erdem deneyimimdi, diğer kitapları da bunun benzeri midir bilmem ancak kitabın daha çok başında - yazarın tanıtıldığı kısımda - son cümlenin "kitab- duvduvani'yi daha önce bilmediği bir özgürlük duygusu içinde yazdı" notunun hakkını kitap fazlasıyla veriyor. özgür, akıcı, eğlenceli ve son derece eleştirel bir kitap. ben, şahsen, bayıldım (ironisever bir kişilik olmamın da bunda büyük payı olduğuna eminim).

yazarın okuru tokatladığı (ve aynı anda da kitabının anlaşılabilirliği ile ilgili kendini bir nevi temize çıkartmak istediği) sayfa 197'den bir alıntıyla bitiriyorum:
"bizim elimizdeki insan malzemesinin bu edebi oyunu anlayacak kapasiteden uzak olduklarını unutmayalım".


ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder