23 Haziran 2013 Pazar

"Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet"

Osmanlı'nın son dönemecine girdiği yıllarda Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumi uykuya yatar. Uykusunda 400 yıl öncesine gider ve kuşaklar öncesindeki dedesiyle bir araya gelir. Dedesiyle birlikte rüyadan 800 yıl ileriye (Mustafa Nazım'ın zamanının 400 yıl ilerisine) giderler.

24.yüzyılın İstanbul'u farklıdır, gelecekte teknoloji çok ilerlemiştir, öyle ki Boğaz'da iki yakayı bağlayan köprüler, uçan araçlar, gökdelenler bulunmaktadır. Bu topraklardaki ilk ütopya denemesi olduğu göz önünde tutulursa, meraklıları için pek enteresan bir okuma deneyimi olacağını düşünüyorum. Bazı kafa karışıklıklarına rağmen (bu ileri medeniyette kadın-erkek artık eşittir ama haremlik/selamlık uygulaması devam etmektedir mesela) yine de çok etkileyici öngörüler de görebiliyoruz sayfalar ilerledikçe. Gerek "islam medeniyeti"nin gerekse de teknolojinin nasıl ilerleyeceğinin (ve bu arada da "batı medeniyeti"nin nasıl da çökeceğinin) umulduğunu görmek için okumanızı tavsiye edebilirim.

Hayal kırıklığı ise şurada: maalesef hikaye yarım kalıyor (maalesef çok ilgi görmeyince yazar planlarının aksine devamını getirmemiş, ya da biz onları bulamadığımız için öyle sanıyoruz). Tamamlanmış bir kurgu / roman olmadığı için de yorum yapmak pek mümkün değil. Bu nedenle ben de yazımı kısa keserek sizi kitabımızın arka kapağında da yer alan tanıtım metniyle baş başa bırakıyorum:

"Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumî’nin 1913 tarihli Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet başlıklı anlatısı Türk ütopya edebiyatının bilinmeyen ve erken örneklerinden birisidir. Bir kurmaca olmakla birlikte roman, hikâye gibi geleneksel edebi türler çerçevesine yerleştirmek mümkün değildir. Eser bu dönem ütopyalarında görüldüğü gibi klasik edebiyatın türlerinden biri olan “habnâme” geleneğine uygun olarak bir rüya biçiminde kurgulanmıştır, dolayısıyla eski gelenekle bir devamlılık göstermektedir. Ama bir yandan da Thomas More’un Utopia’sıyla başlayan bir uzlaşımın, klasik ütopyaların pek çoğunda tekrarlanan formüllerini kullanmaktadır.

Kitapta, “ben-anlatıcı” rüyasında, dört yüzyıl önce yaşamış büyük dedesi Molla Davut’la karşılaşır ve onun rehberliğinde yirmi dördüncü yüzyıl İstanbul'una gider. Dede torun bir yandan şehri gezerken bir yandan da orada hüküm süren ileri medeniyetin ayrıntılarını ve o medeniyeti mümkün kılan “geleceğin tarihi”ni aktarırlar.

Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet tahayyül ettiği ideal toplumu ince ve hayli ilginç ayrıntılarla betimleyen, bugünden o güne nasıl ulaşıldığını/ulaşılacağını açıklama çabası gösteren, yazıldığı dönemde görülmemiş kimi uygulamaları ayrıntılandıran ve okurlarında böyle bir toplum yaratma yönünde arzu uyandırma kaygısı güden bir eser ve bu yönleriyle döneminde yazılan benzer eserler arasında “en ütopik” anlatılardan birisidir."



Son bir not: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi hem yazıldığı dönemdeki Osmanlıca metnin transliterasyonunu hem de günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş bir metni aynı baskıda vermiş (kıyaslama açısından ve benim gibi meraklıları için güzel bir şey bu tabii!)

Beni bu kitaptan haberdar eden sevgili arkadaşım R.Mert Ulus'a özel teşekkürler! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder