24 Ağustos 2014 Pazar

Şili'den Türkiye'ye, "Eve Dönmenin Yolları"

Kitap önerme sırası Erdem'e geldiğinde bilirim ki mutlaka bir yerden yakalayacak ve bir şekilde bir duvara çarpacak bir metin ya da hikaye çıkacak karşıma. Bugüne kadar okuttuğu hiçbir kitapta beni yanıltmadı ve tabii ki "Eve Dönmenin Yolları" da bu kuralın istisnası olmadı. Erdem'in seçimi bu sefer ağlatmadı belki ama yine de hem rahatlıkla içine girip orada kalabildiğim hem de kişisel deneyimlerimi de kullanarak rahatlıkla empati kurabildiğim (ve dolayısıyla da çok etkilendiğim) bir roman okumuş oldum sayesinde.



Latin Amerikan edebiyatına ve özellikle de Şili - Pinochet - cunta - darbe öykülerine meraklı olmama rağmen daha önce okumadığım bir yazardı Alejandro Zambra. Öncelikle, bu eksikliğimi gidermemi sağladığı için Erdem'e teşekkürler! :)

Bizlerin kafasına kazınan 12 Eylül hikayeleri gibi Şili'nin de elbette Pinochet travması var derinden ve yıllar içerisinde iyice kazınarak zihinlere yerleşen. Bazılarımızın kendi ana babalarımız ya da diğer büyüklerimiz kanalıyla kendi ülkemizdeki 80lerle hesaplaşmamız ve bazı şeylerin belki de yeni yeni farkına varmamız gibi Şili'deki akranlarımızın da bazı farkına varışları ve hesaplaşma güdüleri var. Ve gene bir kısmımızın geriye dönüp zaman zaman ne kadar steril yaşatıldığını ve şanslı (?) olduğunu fark ederek yaşananlardan utançla karışık bir sorumluluk hissetmesinin oralarda da bir karşılığı var (yanlış kelime seçimiyse kusuruma bakmayın).

Bu romanda bunlar var. Bunun yanı sıra bir de hem hayali hem de gerçek bir aşk var. Ayrıca bir tanıdık sima daha sayfalardan bize el sallıyor: "büyük deprem" deneyimi.

Yabancısı olduğumuz bir coğrafya ve kültür belki ama hiç de yabancısı olmadığımız doğal, toplumsal, kişisel yaralar. Okumayı hem kolaylaştırıyor hem de zorlaştırıyor eğer kendi deneyimlerinizi işin içine sokup da hatırlamalara ve sorgulamalara kalkarsanız.

Hangi derinlikte okuyacağınız size kalacak olsa da, okumaya değer bir güzellik getirmiş Notos Kitap bize. Çevirisi başarılı, düzelti sıkıntısız, kapak güzel, roman güzel, daha ne olsun!

Bitirirken, sizi de beraberimde 66.sayfanın tam ortasına atıyorum, buyurun:
"Ebeveynler çocuklarını terk eder. Çocuklar ebeveynlerini terk eder. Ebeveynler korur ya da yüzüstü bırakır ama hep yüzüstü bırakır. Çocuklar kalır ya da gider ama hep gider. Hepsi haksızlık, en çok da cümlelerin tınısı, çünkü dil hoşumuza gidiyor ve aklımızı çeliyor, çünkü aslında şarkı söylemeyi ya da en azından bir melodiyi ıslıkla çalmayı, sahnenin bir kenarında bir melodiyi ıslıkla çalarak yürümeyi isterdik. Sahneye çıkacakları anı sabırla bekleyen oyuncular olmak istiyoruz. Ama izleyiciler bir süre önce gitmiş."




ille de ROMAN olsun! kitap kulübü için yazılmış bir yazıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder