6 Eylül 2015 Pazar

Etgar Keret: gerçekten de "tuhaf, kafası bozuk, komik ve keskin"!

Adını daha önce Gazze Blues ile duyduğum ancak henüz okumadığım bir yazardı Etgar Keret. Olağan bir kitap taraması (yılda iki kez yaptığım "okunacak neler varmış?" araması) sırasında bir İsrailli yazar ile bir Filistinli yazarın ortak çıkardığı kitabı okumamın iyi bir fikir olacağını düşünüp "tuhaf, kafası bozuk, komik ve keskin" olarak nitelendirildiğini gördüğümde oldukça ilgilenmiştim. Sonrasında kitabı almadım ve okumadım (yani, kitap almama kararım uyarınca unuttum gitti).

Ta ki geçtiğimiz hafta sonu buluştuğum sevgili arkadaşım bana okumamı önerene ve hatta kitapçıya girdiğimizde "bunlardan birini oku derim" diyerek Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü ile Buzdolabının Üstündeki Kız'ı bana gösterene dek. Rastgele birer öyküsünü okuyup arada seçim yapamayınca ikisini de aldım ve kısa sürede her ikisini de okudum.

Kısacık ve gerçekten de "tuhaf, kafası bozuk, komik ve keskin" öyküler var her iki kitapta da (demek ki bu yazarımızın genel huyu, sadece Gazze Blues'a ait değil bu tanımlama). Sevdiriyor kendini çünkü hem rahat okunuyor hem şaşırtıyor (buraya birazdan geleceğiz) hem de arada bir duygulandırıp arada bir düşündürüyor. Ve de kesinlikle çok komik! Ha, eğer siz çiçekler böcekler tatlı kahkahalar tarzında bir komedi isterseniz pek size göre olmayacaktır bu öyküleriyle Keret ama ironi ve kara mizah sizin damak tadınıza uygunsa, kaçırmayın derim.

Minik bir örnek koyalım buraya - televizyon izlemeyi hariç tutacak olursak "mutluluk" tanımı pek hoşuma gitti açıkçası (alıntı Buzdolabının Üstündeki Kız'dan) :



Okuduğum ilk bir iki öyküde (ki hemen hepsi oldukça kısa öyküler, genelde 1,5 sayfa kadar ama 1 sayfa ile 3 sayfa arasında oynadığını söyleyebilirim) şaşırdım ve eğlendim. Bir iki ters köşeye yatışım ve bu nedenle de ayrıca okuduklarımdan hoşlandığım oldu ancak her kitapta bir sürü öykü olduğunu ve bunların çoğunun da aynı tonda gittiğini akılda tutacak olursak bir süre sonra sürpriz faktörünün eridiğini görebiliriz. Nitekim, arka arkaya hepsini okuduğum için muhtemelen aralıklarla okuyacağım birer öyküden etkileneceğimden daha az etkilenmiş oldum öykülerden. Size tavsiyem kitapları almanız, başucunuzda bir yerde tutmanız ve biraz arayı da açarak arada sırada bir öykü okuyup kapağını kapatmanız. Sanırım o zaman daha lezzetli bir okuma olabilir.

Ama her halükarda okumayı seveceğiniz birden fazla öykü mutlaka bulacaksınız içinde, benden söylemesi.

Ah.. Unutmadan! Bir de novella var aslında Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü'nde! Esas sürpriz o oldu bana birer ikişer sayfalık öyküleri okurken birden karşılaşınca. Çok da tatlı bir öykü, muhakkak alın okuyun derim. Filmi de varmış, daha izlemedim ama Sundance'te oynamış zamanında ve de Tom Waits oynuyormuş bakın. Filme bakmak için şuraya tıktıktık lütfen. :)



En beğendiğim öyküleri şöyle listeleyebilirim sanırım (beğeni sırasında değildir) : Domuzu Kırmak, Katzenstein, Borular, Kal!, Hiç, Terminal ve beni tarifsiz hüzünlendirerek gözlerimi dolduran yarım sayfalık Yavşak Şelomo Homo. Beğendiğim başka öyküler de var, sadece bunlar değil elbet.

Yaşadığı ülkenin gerçekleriyle yüzleştiriyor bizi Etgar Keret her bir öyküde. Savaş ne beter şey ve ne hale getiriyor insan zihnini, sayfa sayfa görüyoruz bunu. Ne diyeyim... Okuyun işte.


Gazze Blues'u da alıp okuyacağım muhakkak.

Not: Yazarın hayatına dair pek bilgi vermediğimin farkındayım, bunun için zaten daha ilk cümlede kendi sitesine link verdim ve verirken Türkçe çeviri de barındırdığını görüp şaşırdım. Sanırım bizim ülkemizde fazla hayranı var ki sitesine Türkçe çeviri koyma ihtiyacı duymuş? Ne güzel!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder