17 Nisan 2016 Pazar

Ruhi Mücerret

Sonda yazacağımı en başta yazayım:

Son zamanların en kocaman hayal kırıklığı oldu Ruhi Mücerret. Kitabı ortalamama yakın ancak içine girebildim, kısa süre sonra Murat Menteş'in aforizmalık cümleler dizme merakı nedeniyle yorulup bitkin düştüm ve koptum gittim. Sonunda ise bir şeyler bir yerlere bağlanır da anlam kazanır diye beklerken "bu ne şimdi böyle?" diye mırıldanarak kitabı bir kenara bıraktım.


Yorucu, sıkıcı, manasız bir metinler bütünü Ruhi Mücerret. Reklam sektörüyle ve günümüzdeki kapitalist acımasız düzenle "ağır" dalga geçiyor kendince onu anladım ama bir ton karakterin her birinin kimi neyi nasıl simgelediğini anlamadığım gibi araya atılan bazı "hikaye" ya da "olay"ların neye hizmet ettiğini de ıskaladım. Aklımıza gelen her karakteri ve ilginç macerayı bir romana tıkmanın pek iyi bir fikir olmadığından başka bir şey bırakmadı bana geriye bu roman. Ha, belki bir de Afili Filintalar'ın devrinin artık kapandığı hissi var, bunu da atlamamalı.

Acı verici bir deneyim oldu benim için kısaca. Bunun yanı sıra, acaba Dublörün Dilemması'nı ve Korkma Ben Varım'ı neden bu kadar beğendiğimi de sorgulattı bana. Ton aynı ton, zeka (?) aynı zeka, oyunlar aynı oyunlar, aynı hiperaktif ve karmaşık metin. Ama sanırım ben artık aynı okur değilim ya da bir yazarın sürekli olarak aynı yolda yürüyüp aynı stratejiyle okurlarının başını döndürmeye çalışması bir yerden sonra insanın canını sıkıyor.

Yazarın okurunu dövmeye çalıştığını hissetmek beni itiyor, burası kesin.

Ruhi Mücerret de hiçbir sempati uyandırmadan sadece itti.

Ama bitirdim, bana geçmiş olsun, M.Menteş'e hayırlı kazançlar.

(Bunca şeyi beğenmemişken kapağı çok çok sevdiğimi eklemezsem çok ayıp etmiş olurum, çocukken bayılırdım bu yanar dönerliğe)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder