11 Kasım 2012 Pazar

"kontra kültür": vonnegut'un gece ana'sı

israil'de bir hücrede yargılanmayı bekleyen nazi savaş suçlusu ve amerikan vatandaşı howard w. campbell, jr. bir kitap yazar ve bu kitabını çeşitli "yetkili merciler"e gönderir.

önsözde bize söylenen bu hikayenin "gerçek" olduğudur: campbell'in ikinci dünya savaşı öncesinde, sırasında ve sonrasında başından geçenleri okuruz. günlük gibi, sayfa sayfa, adım adım onunla birlikte o dönemin her bir gününün içinden geçeriz.



11 yaşından bu yana almanya'da yaşamakta olan campbell tanınır bir oyun yazarı olmuştur. nazi hareketinin yükselişe geçmesiyle birlikte, aslında politik olarak herhangi bir görüşü / sempatisi olmasa da, nazi propaganda bakanlığının önemli araçlarından biri olarak amerikan vatandaşlarına yönelik radyo programları yapmaya başlar. karizmatiktir, dinleyenleri genelde etkilemeyi başarır. bu aslında çok ironiktir: campbell programlarında anlattığı şeylerin hiçbirine inanmaz, hiçbiri umurunda değildir. onun umursadığı tek şey sanatı (oyunyazarlığı) ve karısıdır. helga'sına delicesine aşıktır ve karısının savaş sırasında ölümünden sonra dahi aşkına büyük bir tutkuyla sadık kalır.

savaşın sonunda amerikan kuvvetlerinin eline düşer campbell ve biz o zaman öğreniriz ki aslında nazi saflarında propaganda yapmasının sebebi amerikan gizli servisi hesabına çalışıyor olmasıdır. onlara haber uçurmaktadır yayınlarında. ama tabii yakalanması durumunda kendisini tanımayacaktır amerika. yine de, kaçmasına yardım ederler ve amerika'ya yerleşir campbell. amerika hesabına çalışmaktan da nazi propagandası yapmış olmaktan da pişman değildir çünkü ikisi de umurunda değildir. helga'sının anılarıyla yaşamaya devam eder. ta ki yakalanana kadar.

yakalanarak israil'e götürülür yargılanmak üzere ve çember tamamlanır, romanın en başına dönerek son sözleri okuruz:
elveda, acımasız dünya!
auf wiedersehen?
olanların değil de ardındakilerin önemli olduğu, pek sürpriz içermeyen ama çok etkileyici bir roman 'gece ana'. iyi dediğin iyi değil, kötü dediğinde ise hangi açıdan baktığına göre sonsuz iyilik olabiliyor. okumak lazım. ;)

kurt vonnegut kitabının ön sözünde bu öyküsünün bir ahlak içeren (en azından kendisinin farkında olduğu bir ahlak içeren) tek öyküsü olduğunu söyler: "biz, 'o'ymuş gibi yaptığımız şeyiz, yani 'ne'ymiş gibi yaptığımıza dikkat etmeliyiz" ("we are what we pretend to be, so we must be careful about what we pretend to be.")

kitaptan yapılacak diğer iki çıkarım da şöyle olmalı diyor yazar:

- öldüysen, ölmüşsündür.
- yapabildiğinde aşk yap. sana iyi gelir.


dipnot: palm sunday'in 18.bölümünde vonnegut kendi kitaplarını birbirine nazaran değerlendirerek 'gece ana'ya not olarak A vermiştir (diğer kitaplarına verdiği notları görmek için tıklamak yeterli).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder