yetişkinlik hayatımda dahi o kadar üzerinde düşünmeme rağmen karar veremediğim bir şey var: kitap okumayı sevmek doğuştan gelen bir şey midir yoksa edinilen bir alışkanlık mıdır? bana kimse kitap okumayı sevdirmeye çalışmadı eğer yanlış ya da eksik hatırlamıyorsam. çevremde elinden kitap düşürmeyen kimse de olmadı. ama ben kitaplara, kitapların dünyasına aşık büyüdüm (hala da öyleyim!). bunun tam tersi, kitaplara aşık olduğunu bildiğim ailelerin çocuklarında hiç kitap merakı olmadığını da görmüşlüğüm var. sözün özü: kim neden ve nasıl sever kitapları, düşünmeye devam edeceğim sanırım daha uzun bir süre!
geçtiğimiz günlerde kitap okumayı da seven can bir kardeşimle konuşurken (kendisine kardeş diyişim yaştan değil histen tamamen) bana en sevdiği çocuk kitabından bahsetti ve sonrasında da kitabı bana okumam için verdi:
bayıldım. bayılmak ne kelime, aşık oldum kitaba! çocukken es geçmişim bunu, nasıl olduğunu anlayamadım ama olmuş işte. 25-30 yıl gecikmeli de okumuş olsam, eksiğimi giderdiğim ve küçük kara balık'la tanıştığım için çok çok mutluyum. kendisine buradan kalpten teşekkür ediyorum ve bu kitabı yetişkin ya da çocuk herkese mutlaka tavsiye ediyorum.
"sürünün dışında olsun benim çocuğum: sorgulasın, merak etsin, maceralara açık olsun" diyorsanız, onca görece beyaz içerisinde siyah olmasını teşvik ediyorsanız lütfen okutun çocuklarınıza. küçücük bir derenin yeknesak hayatına mahkum kalmayı reddederek büyük denizin peşine düşen küçük kara balıkla tanıştırın onları. siz de tanışın ve düşünün: tüm çocuklar bu küçük kara balıkla tanışmış olsaydı zamanında daha güzel olmaz mıydı bugün hayatımız?
okurken bir yandan da yazarı samed behrengi'yi düşündüm: gencecik yaşında öğretmenlik yapabilmek için dağ tepe köy kasaba gezen iranlı genç. anlattıklarının tehlikesi nedeniyle şah rejimi tarafından ortadan kaldırılan binlerin içinde bir kişi. bugün dahi bölge köylerinde behrengi dendiğinde, insanların kendilerine atılan yalanı yemediklerini gösterircesine "bir kaşık suda boğuldu behrengi!" dedikleri ödüllü öykü yazarı. 28 yaşında ölmüş, doğruyu anlatmak için çabalayan birçokları gibi.
"on bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık iyi geceler diledikten sonra yuvalarına gidip uzandılar, hemen de uykuya daldılar. balık nine de uyudu. ama küçük bir kırmızı balığın gözüne uyku girmedi. bütün gece boyunca hep denizleri düşündü, düşündü..."
not: ben cem yayınevi'nin 1989 baskısını okudum, ama görebildiğim kadarıyla bir çok yayınevi basmış sonrasında bu güzel öyküyü. anlayacağınız, seçenek çok: dikkatli seçin. ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder